Önce İzmir'e gittim. Annem hastalandı, koşturduk, ve hala teşhisini bile koyduramadık.Ablam geldi, şenlik oldu biraz, iyi oldu. Hem aile saadeti yaptım, hem de sağlık sistemimizin nasıl çalışmadığını anladım (bir düz röntgen hastanın eline 5 gün sonra mı verilir be ya?)
Hani etli ekmeği, Mevlanayı biliyordum ama hiç "Bıçak Arası" yememiştim. Annem sayesinde o şerefe de nail oldum, şükür.
Ardından Göcek'e geri dönüp, "bavul aç bavul kapa" ritüelimi yad ettim(şöyle oluyor bavulu aöıyorsun, senden evvel eve varmış diğer bavulla beraber boşaltıyorsun, içinden çıkanları çıkarıp sınıflıyorsun, kirlileri yıkayıp kurutup ütülüyorsun, tekrar neler götüreceğine karar veriyorsun,mevsimden ötürü karmaşa yaşıyorsun minik bavulda maksimum fayda sağlamaya çalışıyorsun.KArarsız kişiler için şeytan azabına dönüşebiliyor.)
Bu sabah Akbulut'la İstanbul'a geldik. İstanbul Film Festivalinin son 5 gününü yakalamış olsak da, tek bir filme dahi gidebilecek gibi değiliz. Görmeyi umduğum eski dostları da göremeyeceğe benziyorum. Herkes; iş güç , çoluk çocuk, hayat telaşında, bende hayat dümdüz. Engebelisi mi iyidir, bu mu bilemedim.
15 Nisan 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder