24 Aralık 2008 Çarşamba

Mıhlama

Nasıl güzel bir şeydir öyle, tez öğrenilecek, yapılacak, yenilecek. Nerde benim koleti peynirim...

11 Aralık 2008 Perşembe

NOT DEFTERİ

Şu filmlere yorum yapılacak:
Blindness
Üç Maymun
Elizabeth 1
Vali
Vanity Fair
Burn After Reading
Hell Boy 2
[*Rec]
Definitely, Maybe
Pineapple Express
Stuck
Monthy Phyton
JCVD
Shrek the Halls
Wall E
Hancock
The Mist
Cloverfield

Şu dizilere yorum yapılacak:
Heroes
House
Greys Anatomy

Birikmiş baya,...

5 Aralık 2008 Cuma

Kafası kızarsa kalkıp eve gelen köpek


Kendi kurallarını kendi koyan, kendi karralarını kendi alan köpektir.
Eve sağ sağlim varabilecek kadar zeki, becerikli ve şanslı olsa da, eninde sonunda köpektir, an gelir acaip şeyler yapabilir:

BİR SÜRÜ FİLM

Yollardaydım, dertlerdeydim, aklım başımda değildi ama, nasılsa; güzel, iyi, kötü, rezil bir sürü film izleyecek vaktim oldu.




Hepsini tek tek yazmak isterdim de artık geçmiş olsun, hatırladığım kadarıyla yıldızlayayım:



Sonunda Mustafa hakkında koparılan kıyamete ben de iştirak ediyorum, ya bismilllah:
Yer yer ağlatan ( salonda bir tek ben ağladım, hatta beraber gittiğim diğer üç izleyici 2. yarıda uyudular. Tamamen benim ruhsal halimle alakalı bir durumdu sanırım) bir power point sunumu.



Araştırması filan tamam ama, yapımda niyeyse masraftan kaçınılmamış. Acaip, sevimsiz cümleler beni de tırmaladı ama, ne ATATÜRK hakkında fikrimi değiştirdi, ne de kopan kıyamete hak verebildim. Bunların niyesini sorgulamadan film hakkında son sözüme geleyim: yetersizdi, eksikti, kötüydü, yakışmamıştı, o kadar.





Hah işte, alın size, bir "bu kadar güzel fikir, böyle rezil edilir" filmi daha. Dalga dalga piyasa bu filmler yüzünden zaten.

Ucuzdu.Başroldeki kızımıza nasıl oyuncu(hem de ödüllü mödüllü) denebiliyor diye, sayın Gani Müjde'ye niye her projesinde eşine torpil geçiyor diye sorasım, verdiğimiz bilet ve sıkıntıdan 2şer kutu yediğimiz mısırın parasını geri isteyesim var da,

Hiç yorulmayayım:


Olmamış, otur, 1




Çağan Irmak'ı türlü sebeplerden seviyoruz ya, yıllar sonra ilk Türk romantik komedisinden dramı diye izledik. Klişelerini bile bağrımıza bastık, gözümüze sokulan parmakları "ay ne cici" diye benimsedik, havada diyalogları "ay ne zeki" diye sahiplendik.. Ama yani o, söylemeden durulmaz; Cemal Ünal kardeşimiz oynamamış. Oynamak istemiş gerçi, ama olmamış ki. Karakterine de bir lafım var, bu ne enerji kardeşim, çalışıp yorulmuyor musun, yani. Neyse, bu filme türlü sebepten torpil geçip 3,5 yıldız verdim.

KOCA BİR YAZ...KOCA BİR SONBAHAR

Çok uzun zamandır varmadı elim buraya.

Yollardaydım.

Korkunç bir teşhisin peşine düştüm önce. Teşhis yanlış olsa da, altından hiç bilmediğim bir sıkıntı çıktı. Çok korktum o sürede. Haddimizi bilerek, bedava yaşamışız bu güne kadar.

İş yüzünden yollara düştüm sonra, ara ara ama uzun mesailerle. Yorulmadım diyemem.

Anneannem yüzünden yola düştüğümde, geç kalmıştım. Nasılsa aldığım kararla annemi de geç bırakmıştım. Anneannemin sızısını, çok tanıyorum sanıp da hiç tanımamışlığın acısını, ömür boyu sürecek bir vicdan azabını hediye etti bana Ekim. Beyaz sabun kokusunda, affetsin beni diledim. Başka başka korkularla yanında olmayışımı, belki haksızlığımı affetsin. Ne olur affetsin.

Ardından tekrar iş için yollara düştüm.

Sonunda eve döndüm, henüz pek farkında olmasam da. Üstelik döner dönmez de, Akbulut siyah bir taç taktı bana.

Her şeye rağmen, dünya, kriz, dertler bir yana, gece yatağa uzanınca şükretmem gereken günlerindeyim hayatımın.