Yaz diyorlar bana ilkokuldan beri. Artık, anlayabildiklerinden mi, farkedebildiklerinden mi, yoksa sırf sevdiklerinden mi bilmem..
Yaz, dediklerinde bir hoş oluyor içim, baktığımı görenler var farkediyorum ben de, gurur denilen kireçlenmiş kasımı biri ovmuşcasına kurtuluyorum tutukluğundan.
Ben de yazayım istiyorum çoğu zaman, "ben yazdım oldu" deyip önümüze koyulanlardan bazılarını okuyunca kendime kızıp. Benim gibi yıllarını boşa harcamış, yazım kabiliyetini derdini dökmekten fazlasına kullanmamış bir şair kaçağı, artık yazabilir mi bilemem. Çünkü, bu yazım işinin muhakkak bir kamçısı var ve bildiğimiz acıyla/hissettiğimiz acıya şaklar. Benim gibi "yaz" diyene "kış geldi" deyip de, daha uzun lakırdıları mükemmeliyetçiliğine kurban verip susanları, sağduyusu ile tutuklu kalmışları: yazmak mı, okumada kalmak mı, artık bilmem ne paklar?
29 Eylül 2010 Çarşamba
15 Eylül 2010 Çarşamba
yanımdan geçip gidiyorsun her seferinde
Ne vakit bonsailer büyür, dönerler dönmeden pişer, o vakit ben politik olurum.
"..Bazı pişmanlıklar uzun sürer zamana yayılırlar..."
"..Bazı pişmanlıklar uzun sürer zamana yayılırlar..."
10 yıllık özet.
Ben ördüğümüz duvarda çok pürüz var ellerimi kanatıyor, zımparalayalım dedim. Avuç avuç çimento fırlattın, iki ucu sivri çiviler çaktın. Bir üst katı yapmaya çıkamadık, yaradan bereden.
Bugünü de atlattık
Üzgün, ağlamış, kahrolmuş olduğumu telefondaki sesimden hissedebilen bir annem var. Çoğumuzunki gibi.. Hatta daha beteri, rüyasında görebiliyor kimi zaman.
İşte o anneye her sabah telefon açmazsam beni merak eder. Öyle politik, oyuncu bir kişiliğim olmadığından da böyle sabahlar şnanızmaz sıkıntı yaşıyorum. Olur a sezidrmeden derdimi konuşup kapatmayı başarırsam" oh" diyorum "bugünü de atlattık, yarına kadar vaktim var" Ne mi olur farketse, şekeri çıkar, tansiyonu çıkar... Bööylesine durumlardan ve daha beterlerinden korkuyorum çok.
Şimdi hal böyleyken, yapmak istediklerimi nasıl yapabilirim. Ağlamak istiyorum kilolarca, bir kutuya girip çıkmamak, ama lüks işte bunlar bana. Kolay gelsin.
İşte o anneye her sabah telefon açmazsam beni merak eder. Öyle politik, oyuncu bir kişiliğim olmadığından da böyle sabahlar şnanızmaz sıkıntı yaşıyorum. Olur a sezidrmeden derdimi konuşup kapatmayı başarırsam" oh" diyorum "bugünü de atlattık, yarına kadar vaktim var" Ne mi olur farketse, şekeri çıkar, tansiyonu çıkar... Bööylesine durumlardan ve daha beterlerinden korkuyorum çok.
Şimdi hal böyleyken, yapmak istediklerimi nasıl yapabilirim. Ağlamak istiyorum kilolarca, bir kutuya girip çıkmamak, ama lüks işte bunlar bana. Kolay gelsin.
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Hiç okudun mu bir şiiri başından sonuna, sırf ben istiyorum diye. İçinde ikimizi aradın mı hiç bir kitabın?
Ben ne kadar çok yelken yapmışım kıyaslayınca ve ne çok ihmal etmişim kendimi..
"..Akıp giden zaman göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz
Birbirine uzanamayan.
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi,
Acı ç.ekiyor ve kendimize gömülüyoruz....
..Kış başlıyor sevgilim,
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor.
Bir yaz daha geçti hiç bir şey anlamadan,
oysa yapacak ne çok şey vardı ve ne kadar az zaman,
Kış başlıyor sevgilim,
iyi bak kendine.
Gözlerindeki usul şevkati teslim etme kimseye hiç bir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor,
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime..."
Ben ne kadar çok yelken yapmışım kıyaslayınca ve ne çok ihmal etmişim kendimi..
"..Akıp giden zaman göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz
Birbirine uzanamayan.
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi,
Acı ç.ekiyor ve kendimize gömülüyoruz....
..Kış başlıyor sevgilim,
Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor.
Bir yaz daha geçti hiç bir şey anlamadan,
oysa yapacak ne çok şey vardı ve ne kadar az zaman,
Kış başlıyor sevgilim,
iyi bak kendine.
Gözlerindeki usul şevkati teslim etme kimseye hiç bir şeye
Upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor,
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime..."
Kaydol:
Yorumlar (Atom)