26 Ekim 2010 Salı

DEĞİL

Gitmek istediniz mi hiç?

yaşadığınız cennet kisvesindeki kafesten uzaklaşmak,
kaçmak,
Kanat çırpmak yeniden, hatta imkansız olsa bile artık yeşermek.
gülümsemek,
mutluluktan huzuru, huzurdan mutluluğu yaratıp,
kalabalık ortasında gözlerinizi kapatmak,
güvenmek umarsızca
ve hatta
sahip olduğunuz her acıya rağmen ışıldamak arsızca?

ya da
gitmek istediniz mi hiç,
sadece
başka yerlerde, bambaşka kafeslerin içinde ama yalnız olmamak pahasına?

İstediniz muhakkak.


Peki, kendinizi kelepçeleyip kaldınız mı hiç?

Tek başınıza yarattığınız bir hayalin, bütün sınırına en uzak noktasında,
tam ortasında solarak.
İnadına umutlanıp,
neleri neleri;
aşağılanmayı/küçümsenmeyi/itilmeyi/reddedilmeyi/yok sayılmayı/çürümeyi
göze alıp,
kaldınız mı hiç yıllarca?
nelere nelere;
yok olan hayallerinize/parçalanmış yüreğinize/darmadağın gururunuza/boşa geçmiş gençliğinize umarsızca el salladınız mı?
sizi sevmek için sizinle gururlanmayı şart koştular mı?
zaferleri filan?

sevilmediğinizi bile bile, gidememeyi maharet saydınız mı?


Siz de gitmek istemiştiniz değil mi?
Benim kadar değil ama,
değil mi?
Değil muhakkak.

Hiç yorum yok: