31 Mayıs 2009 Pazar

ANLAMAK ve ANLATMAKTA ZORLANILAN TV DİZİSİ

Aşağıdaki yazı, bahsedilen televizyon dizisinin gidişatı hakkında, sürprizlerini bozacak kadar olmasa da, eser miktarda bilgi içerir. İzlemeyi planlıyorsanız, okumayı erteleyiniz.
2004 yılında J. J. Abrahams ve ekibi(hayranları bilir Aliens’da onun projesidir), bir Amerikan televizyon kanalında yayınlanmak üzere, enteresan bir dizi projesinin pilot bölümünü çekti. Bu pilot bölüm öyle pahalıya çıkmıştı ki, diziyi sipariş eden ABC'nin o dönemdeki genel müdürü Lloyd Braun dizi yayınlanmadan görevinden alınmıştı. İletişim teknolojisindeki korkutan hıza şükürler olsun ki dizi, bazı ülkelerde eş zamanlı olarak, bazı ülkelerde de ilerleyen haftalarda gösterime girdi. Dizi öylesine merak uyandırıcıydı, içerdiği gizemin detayları öylesine kıvrımlıydı ki, ülkemizdeki meraklıları diziyi, Türkiye gösterim tarihlerini beklemeksizin, İnternet üzerinden takip etmeye başladılar. Öyle bir kurguydu ki, dizideki esrarengiz dünya internete de taşıyordu. Dizi içerisinde adı geçen firmalar, kuruluşlar ve benzeri organizasyonlar sanki gerçeklermiş gibi, internet siteleri bulunuyor ve bu sitelerde ufak tefek ipuçları gizleniyordu. İnternet üzerinde tartışma grupları kurulmuş, hayran sayfalarında gözden kaçanlar, neler olup bittiğine dair teoriler havada uçuşurken, yapımcıları, tüm bu kargaşayı takip ettiklerinin sinyallerini veren yeni ipuçları koyarak dizinin takipçilerine göz kırptıkları bölümleri çekmeye devam ediyorlar, kendileri ile yapılan tüm röportajlarda ısrarla, bu gizemin bir başı, bir de sonu olduğunu ve her şeyin bu plan dahilinde ilerlediğini söyleseler de, hayranları sorularla dolu hikayenin tüm cevaplarını 6 sezona serpiştirmenin yeterli olmayabileceği endişesiyle doluyordu. Dizi içerisindeki gizemler, sorular ve mitlere göndermelerin yanı sıra; psikoloji, parapsikoloji, ruhsal kurtuluş, felsefe, liderlik, tesadüf, din, kader, özgür irade, düşmanlık, iyilik/kötülük, siyah/beyaz, dolandırıcılık aile ilişkileri gibi bir çok tema yer alıyordu.
Sade giriş videosu ve sağlam müzik seçimiyle dikkati çeken dizi, uçaklarının düşmesiyle, garip bir adada mahsur kalan ve ondan sonra da başlarına gelmedik kalmayan bir grubu konu alıyordu. İlk sezonu, her bir karakterin(ki isimleri dahi ayrı araştırma konusu) adada gözünü açtığı ilk andan itibaren başladı ve adada olaylar gelişirken, aynı karaktere dair “flashback”ler yani “geçmişe dönüş sahneleri” ile geçti. 1. sezonun ilk ve son bölümleri öyle muhteşemdi ki, dizi o yıl "en iyi dizi (drama)" dahil 12 dalda EMMY’ye aday oldu ve birden herkes bu diziyi konuşmaya başladı. Baktığımız her yerde uğursuz sayılarla ve feng sui ye akraba o meşhur Dharma logosuyla (dizinin yapımcıları bu tür detaylara bayılıyor, hatta 2007 tarihli J.J. Abrahams filmi Cloverfield‘in 61. saniyesinde, bilgi ekranının tam değişeceği an sağ altta dharma logosunu göstererek hadiseyi beyaz perdeye de taşıyordu.) karşılaşmaya başlamıştık ki, 2. sezondan itibaren, ortalık tamamen karıştı, bazı karakterler geçmişlerinde birbirlerine temas etti ve “flashback” leri “flash forward”lar takip etti. 3. ve 4. Sezonlarda ise olaylar o kadar dallanıp budaklandı, zihnimiz bulandı ki, sanırız bu sebeple aralarda açıklayıcı özet bölümler hazırlanıp yayınlandı. Nihayet geçtiğimiz 2009 Mayısında Lost, ilk günlerdeki pek çok sorunun cevabını vermiş olsa da, yerine yenilerini ekleyerek, 5. Sezonunu bitirdi.
Lost’u fırsatını bulup izleyememişler, başını kaçırıp ara sıra izleyip anlamamışlar, konusunu öğrenmek isteyip de durmaksızın takipçilerini sıkıştırmakta olanlar için belirtelim; diziyi anlatmaya çalışmak, elimizi bulaştırmadan, şeklini bozmadan ulaşılamayan üçgen gravyer peynirlerinin ambalajları var ya, işte onları açmaya çalışmaya benziyor. Misal dizinin sevilen karakterlerinden Hurley, 5. Sezon başında, annesinin ısrarıyla, merakını gidermek için olayların başından sonuna kadar bir özetini yapıyor ve annesi, size Lost’u anlatabilecek birini bulsaydınız eğer onu dinlerken yüzünüzde oluşacak ifadeyle oğluna bakıyor:
“Düştük....ama şu çılgın adaya. Kurtarılmayı bekledik ama gelen giden olmadı. Sonra bir duman canavarı vardı...adada başka insanlar vardı. Onlara diğerleri dedik ve bize saldırmaya başladılar. Bazı ambarlar bulduk...birinin içinde her 108 dakikada basman gereken bir tuş vardı...O kısmı hiç anlayamadım. Ama... diğerlerinin ambarlarla bir alakası yoktu. Onlar Dharma girişimcilerini işiydi. Ama hepsi ölmüştü. Diğerleri onları öldürmüş ve şimdi de bizi öldürmeye çalışıyorlar. Sonra diğerleriyle iş birliği yaptık. Çünkü daha kötü insanlar gemiyle geldiler. Desmond'un kız arkadaşının babası onları bizi öldürmeleri için yolladı. Biz de onların helikopterini çaldık...ve gemilerine uçtuk, ama patladı. Adaya da geri dönemedik......çünkü ortadan kayboldu. Sonra okyanusa düştük...ve bir süre sürüklendik.Ta ki bir gemi gelip bizi alana kadar. O zaman, altı kişi kalmıştık. O kısım doğruydu. Ama...Ama insanların geri kalanı...Uçaktaki insanlar...Hâlâ o adadalar.”
“we did crash, but it was on this crazy island. and we waid for rescue, and there wasn't any rescue. and there was a smoke monster, and then there were other people on the island. we called them the others, and they started attacking us. and we found some hatches, and there was a button you had to push every 108 minutes or.. well, i was never really clear on that. but... the others didn't have anything to do with the hatches. that was the dharma initiative. but they were all dead. the others killed them, and now they're trying to kill us. and then we teamed up with the others because some worse people were coming on a freighter. desmond's girlfriend's father sent them to kill us. so we stole their helicopter and we flew it to their freighter, but it blew up. and we couldn't go back to the island because it disappeared, so then we crashed into the ocean, and we floated there for a while until a boat came and picked us up. and by then, there were six of us. but the rest of the people who were on the plane, they're still on that island.”
Hayranlarının toz kondurmadığı, “olan biten her şeyi mantıklı bir zemine oturtup açıklamaları imkansız” diyenlerin bile inatla takip ettiği, hakkındaki teorilerin teorileri takip ettiği, televizyon tarihindeki en devingen, en uzun soluklu, en büyük gizemlerden birisi, birçok oylamaya göre de tüm zamanların en iyisi Lost.
Kaçırmamak için anlattırmamak, izleyip anlamaya çalışırken de derinliği tartışılır kuyularına düşmeden zevk almayı bilmek gerekiyor.*
* Bu yazıyı bölgemizde yayınlanmakta olan bir dergi için yazmıştım, ancak altında tanımadığım birisinin ismi ile yayınlanmış olduğumdan, kendi blogumda bulunmasında mahsur görmüyorum.

Hiç yorum yok: