Sabahını hiç hatırlamak istemeyeceğim (muhtemelen hafızam kayıdını silmeye çalışacaktır, eğer o hafızayı tanıyorsam) bir gündüz. Dilim ağzımın içinde dönmüyorken geçen bir gün, sakin oluş, kabulleniş. Anneannenin durumunun ciddiyetini farkediş, kabulleniş.
Derken banyo sonrası, uyku öncesi çatıda son sigarayı yaktığım an gelen gürültünün köy düğünü değil, bas gitarlı bir konser olduğunu farkediş. "Aaaa, Duman bile çalıyorlar ne güzel" derken, gündüz yapılmış belediye anonsunu hayal meyal hatırlayış, "doğru ya, bir konser vardı galiba. Genç/yeni/palazlanmamış bir grup herhalde, ama güzel de çalıyor keratalar. " deyip, sallana sallana giyiniş, evden çıkış, çıkarken Venüs'ün vıyk vıyk ağlaması ile diyaloga giriş, onu zar zor razı ediş. Arabanın içinde iken kaybolan müzik sesi, bomboş pazar alanı, ellerinde çekirdekleri ile dönüş yolunda insanlar, "tüh bitmiş" diye geri dönüş. Eve varınca çalan telefon: "Ebru! Duman Konseri varmış?!!", "Nası ya?!!", "Valla!!", "Nerde?!", "Meydanda, Muhammed bakkalın ordayım" bu kez manyakça panikle gidiş, bir türlü park yeri bulamayış, bulunca park edemeyiş ve Aman Aman çalarken konserin son çeyreğine yetişmek.
Sen kalk Duman konseri için günlerce evvelden plan yapıp, kmlerce yol tep, Duman gözünün önüne, bis bile bilmeyen köyünün tek meydanına, elinle dokunup, minibüslerine binebileceğin mesafeye gelip konuçlansın farketme.
Neyse.
Mucize bu.
Bence bu akşam, olabilecek tek/en güzel şeydi bu konser.
Mucize."Beni yak kendini yak herşeyi yak..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder